Gezegen ölçeğinde baktığımızda, Dünya, su döngüsü sayesinde sudan mahrum
kalamaz. Öyleyse asıl soru ne kadar suyumuz olduğundan ziyade ne kadarının
kullanılabilir olduğu. Dünya'daki su rezervlerinin %97'si tuzlu ve minerallerle
dolu. Bu su, insanların içmesi için veya tarım alanlarında kullanılması için
uygun değil. Kalan %3'lük su potansiyel olarak kullanılabilir sudur.İkide üçü
buzullarda donmuş halde bulunur. Yani geriye Dünya üzerindeki yaşamı
sürdürebilmek için %1 'den az bir miktar su kalıyor.Bu kullanılabilir su
kaynakları insanlar tarafından tüketiliyor,fakat yağmur ve kar ile yavaş bir
şekilde yeniden dolduruluyor. Ve bu kısıtlı su kaynağı dünya genelinde eşit bir
şekilde dağıtılmamış. Çeşitli iklimler ve coğrafyalar bazı bölgelere daha fazla
yağış ve doğal su kaynağı sunarken, bazı bölgelerin coğrafik koşulları su
taşınımını daha zor hale getiriyor.Ve suyun bu bölgelere taşınması için gereken
altyapının ve enerjinin sağlanması son derece pahalıdır. Su bakımından fakir
bölgelerin pek çoğunda, suya daha kolay erişimi olan bölgelerde olduğu
gibi,yerel su kaynağı yenileceğinden çok daha hızlı tüketiliyor. Daha hızlı
yenilenen kaynaklar talebi karşılayamadığında, suyu sınırlı yeraltı
kaynaklarından pompalmaya başlarız. Dünya'nın 37 ana yeraltı su kaynaklarından
21'i geri dönüşü olmayan bir şekilde boşaltılıyor. Yani aslında gezegenimiz su
kaybetmiyor oluşuyla beraber, bizler sürdürülemez bir hızla su kaynaklarımızı
tüketiyoruz. Bu şaşırtıcı görünebilir. Ortalama olarak bir insan günde 2 litre
su tüketiyor fakat su günlük hayatımızda gizli bir rol de oynuyor, çoğu insan
tahmini olarak 3000 litre su tüketiyor. Aslına bakarsak evde;içmek,pişirmek ve
temizlenmek için kullandığımız su, insanlığın su tüketiminin yalnızca %3.6'lık
bir yer kapsıyor. Diğer %4.4'lük kısım her gün alışveriş yaptığımız ürünlerin
üretildiği fabrikalarda kullanılır. Fakat geri kalan %92'lik su tüketimimiz
tamamı tek bir yere gidiyor: tarım. Çiftliklerimiz her yıl 3.3 milyar olimpik
yüzme havuza tekabül edecek suyu; hayvanlar, tohumlar ve genişleyen
popülasyonumuzu besleyebilmek için kullanıyor. Tarım şu anlık dünyanın karasal
alanının %37'lik kısmını kaplıyor bu da bölgesel su kaynaklarımız için en büyük
tehtidi oluşturuyor. Yine de bu bir gereklilik. Peki tarıma bel bağlayan
insanlar varken, tarımın ihtiyaç duyduğu suyu nasıl kısıtlayacağız. Çiftçiler
şimdiden 'her damlada daha fazla mahsul' sağlayabilmek için özel sulama
teknikleri veya suya daha az ihtiyaç duyan ürünler yetiştirmek gibi zekice
yollar arıyorlar. Diğer endüstriler de suyu yeniden kullanabilecekleri ve geri
dönüşüm yapabilecekleri üretim süreçlerini benimsiyorlar. Kişisel boyutta ise,
gıda israfını azaltmak, su kullanımını azaltmanın ilk adımı. Çünkü
çiftliklerden ayrılan yiyeceklerin üçte biri ya ziyan ediliyor ya da atılıyor.
Ayrıca daha az su gerektiren yiyecekleri yemeyi düşünebilirsiniz, kabuklu
kuruyemişler veya kırmızı et gibi. Vejetaryan bir hayat biçimine sahip olmak,
su kullanımını üçte bir oranında azaltabilir. Gezegenimizin suyu hiçbir zaman
tükenmeyebilir fakat bireylerin susuz kalması için bitmek zorunda da değil. Bu
yerel problemi çözmek uluslararası bir çözüm yöntemi gerektiriyor ve gün içinde
verilen küçük kararlar dünyadaki su rezervlerini etkileyebilir.